Evvele
Selam/Âhire Selam
Bâtıne Selam/Zahire Selam
Eğitim;
kendini tanımak, kendine güvenmek ve öğrenmeyi öğrenmek olarak tanımlanabilir.
Toplumların sağlıklı yarınları oluşturabilmeleri ancak ruhsal, bedensel ve
sosyal açıdan yeterli ve iyi yetişmiş beşeri sermaye dediğimiz insan kaynağıyla
sağlanabilir. Çocuklarımızın gelişim sürecinde onları olumsuz etkileyebilecek birçok
faktör ortaya çıkabilmektedir. Genel anlamda bu olumsuz etkileri en aza
indirmenin yolu yine eğitimden geçmektedir.
Bireylerin tüm eğitim hayatını ve toplumu yakından
ilgilendiren temel eğitim;toplumdaki bütün vatandaşların sahip
olması gereken asgari düzeyde ortak bilgi, beceri, tutum ve davranışları ifade
etmektedir. Eğitim sistemleri farklılık
gösterse de araştırmalar; bilim, teknoloji ve sanayide gelişmiş olan ve çeşitli
uluslararası sınavlarda başarılı olan ülkelerin zorunlu eğitim süresinin en az
9 yıl olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’de ise bu süre 12 yıldır.
Eğitimli olup yalnızca okuma yazma ya da aritmetik
bilgiler bilmek yaşadığımız çağ için yeterli gelmemektedir. Özellikle bilim ve teknolojide yaşanan
gelişmeler; eleştirel düşünme, analitik düşünme, sorgulama, yaratıcılık,
yeniliklere açıklık, grup içinde çalışabilme, işbirliği, girişimcilik gibi 21.
yüzyıl becerilerini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda eğitim sürecinde bilgi
toplumunun ve yeni eğitim paradigmasının bir gereği olarak, bilgiye ulaşma
yollarını bilen, analiz yapabilen, yeni bilgiler üretebilen, ürettiklerini
paylaşabilen ve öğrenmeyi öğrenen bireyler yetiştirmek gerekmektedir.
İstatistiklere
göre ülkemizdeki okullaşma oranları her geçen yıl niceliksel anlamda artış
gösterse de eğitimin niteliği ve çocukların eğitime yaklaşımları tartışmaya
açık konulardandır. Dünya Sağlık Örgütü’nün araştırmasına göre, “okulumu çok
seviyorum” diyenlerin oranı araştırmanın yapıldığı diğer 38 Avrupa ve Kuzey
Amerika ülkesine göre Türkiye’de daha yüksek olsa da okula yönelik memnuniyet
diğer ülkelerdeki gibi yaş büyüdükçe azalmaktadır. Türkiye’de 11 yaşındaki kız
çocuklarının yüzde 75’i okulu severken, 15 yaşındaki erkek çocuklar arasında okulu
sevenlerin oranı sadece yüzde 25’tir.
Ayrıca araştırma sonuçları Türkiye’deki sınavların fazlalığının ve
sınavlara atfedilen önemin çocukların üzerinde oldukça olumsuz etkilere yol
açabildiğini ve çocuklar üzerinde bir baskı yarattığını ortaya koymaktadır. Yetersiz güdülenme, aşırı yorulma, not
kaygısı, diğer çocukların olumsuz yaklaşımları, aşırı kısıtlamalar, öğrenme
güçlükleri, öğretmen ve yönetici faktörleri de çocukların okulu sevmemelerine
hatta okuldan nefret etmelerine yol açabilmektedir. Küçük yaşlarda
başlayabilen bu durum ilerleyen yaşlarda daha kötü sonuçlar doğurabileceği için
özellikle anne babaların okul ve öğretmenlerle işbirliği içinde bu konuyla
ilgilenmesi gerekmektedir.
Özgürlük,
insan hakları, siyasal katılım gibi farklı alanlarda işlevleri olan STK’lar; Türkiye’de daha çok eğitim alanında faaliyet
göstermektedir. Türkiye’nin kalabalık nüfusu, dezavantajlı çocukların durumu ve
özellikle eğitim alanındaki hizmetlerin eşit dağılımının zorluğu göz önünde
bulundurulduğunda; okuma-yazma kursları düzenlemek, kız çocuklarının eğitimini
teşvik etmek, burs ve okul malzemesi yardımında bulunmak, fakir ve kimsesiz
çocukların öğrenim masraflarını gidermeye yardımcı olmak gibi önemli
çalışmaları bulunan sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin önemi ortaya
çıkacaktır. Bu doğrultuda ülkemizde gelişmiş diğer ülkelerde olduğu gibi sivil
toplum kuruluşlarının etkin olarak eğitime katkı sunması sağlanmalıdır ve
kamunun eğitim politika ve uygulamalarını desteklemesini ve denetlemesini
sağlayacak bir zemin oluşturulmalıdır.
Unutulmaması
gerekir ki eğitimde eşitlikten ziyade adaletin tesis edilmesi çok daha doğru
bir yaklaşım olacaktır. Ülkemizde doğudan batıya, kuzeyden güneye eğitimi
etkileyen faktörler dikkate alındığında, açık bir sistem olan eğitimin
girdilerinin asla eşit olamayacağı dolayısıyla eğitimin çıktılarının da bu
sebeple farklılıklar göstereceği göz ardı edilmemelidir. Asıl olan insanların
refah huzur ve mutluluğunun tesis edilmesi ve bunun gelecek nesillere
aktarılması ise aldıkları eğitim sebebiyle insanları yaşamları boyunca mutlu
kılacak adil bir eğitim sisteminin oluşturulması son derece önemlidir.
Her yeni adım ve çabanın yeniden
dirilişimize ve yeniden doğrulmamıza vesile olması dileğiyle…
Dr. Mehmet BİREKUL
Hüma Okulları Kurucu | Yönetim
Kurulu Başkanı
Dr. Mehmet Birekul | Bir Köşede |
Okunma |
Tarih |
---|---|---|
OKUL VE YÖNETİM SANATI | 363 | 23.12.2021 10:47:55 |
EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ #2 | 166 | 21.11.2021 10:23:27 |
EĞİTİMDEFIRSAT EŞİTLİĞİ | 216 | 21.10.2021 20:11:40 |
EĞİTİM SİSTEMİ VE GELECEK | 204 | 19.09.2021 11:06:23 |
EĞİTİMDE DEĞERLER | 271 | 20.08.2021 10:34:57 |
Fetö Örgüt Yapısı ve Eğitim Anlayışı | 346 | 14.07.2021 10:19:16 |
NASIL BİR ÖĞRETMEN? | 303 | 20.06.2021 10:15:08 |
EĞİTİMİN TEMELİ AİLE | 278 | 20.05.2021 17:19:36 |
ÇARELER ÇARESİZLİKLERDEN DOĞAR | 296 | 20.04.2021 23:15:41 |
TÜRKİYE’DE ARZU EDİLEN YENİ EĞİTİM-ÖĞRETİM STRATEJİLERİ | 2420 | 21.03.2021 13:20:16 |
BU SİSTEMLE NEREYE GİDİYORUZ? | 2372 | 23.02.2021 11:20:44 |
Literatüre Yeni Bir Kavram ‘’Eğitim Mühendisliği’’ | 2902 | 20.01.2021 11:07:47 |
SORUN BİZDE Mİ YOKSA BİZDEN DOĞANLARDA MI? | 2461 | 21.12.2020 21:03:40 |
Yazarlar
Resim Galerisinden