11 Aralık 2019 tarihli Avrupa
Yeşil Mutabakatı(EU Green Deal), iklim ve çevreyle ilgili zorluklarla mücadele
amaçlı Avrupa Birliği’nin (AB) önceki taahhütlerini daha geniş ve daha etkili
bir şekilde yeniden düzenlemeyi amaçlayan bir yol haritasıdır.
Dünyadaki ülkelerin tamamına
yakını, sera gazı emisyonlarının ve küresel ısınmanın azaltılması için birtakım
taahhütlerde bulunmuştur.
Mutabakat, AB ile ekonomik,
siyasi ve coğrafi bağlantıları olan tüm devletlerde, uluslararası kuruluş ve
özel sektör de büyük yankı uyandırmıştır.
Çünkü AB’nin üye ülkeleri
için koyduğu standartlardan oluşan Mutabakat, aynı zamanda AB ülkelerinin
dışındaki ülkelerle de siyasal, ekonomik ve coğrafi açıdan ilişkilerine de etki
edebilme potansiyeline sahiptir.
Gelelim Yeşil Kuşak
Mutabakatının ülkemiz Türkiye için önemi ve ne getireceğine,
Ülkemizin dış ticaretteki en
önemli ortağı AB ülkeleri ile hem ithalatın hem de ihracatın çok büyük bir
bölümünü gerçekleştiriyoruz.
AB ülkemizle olan ithalat
ve ihracatta, yeni bir uluslararası ticaret sistemi içerisinde gerçekleştirmeyi
planlıyor.
Ülkemizden de AB ile olan
ilişkilerini güçlü ve sürdürülebilir tutmak için mutabakatı iyi ve doğru
okuması gerektiğini bekliyor.
Çünkü Yeni ticaret sistemi
içerisinde de en önemli konulardan biride, gerekli kıstakları sağlayamayan
işletmelerin AB pazarına ürün sokamayacak olmasıdır.
Ürünlerini AB ülkelerine
satan şirketlerin gerekenleri yapmadığı takdirde, ihracat faaliyetlerini sonlandırması
anlamına gelmektedir.
Zira mutabakat geçmişte hayata geçirilen
düzenlemeler gibi belirli bir ürün ya da ürün grubu değil, ticari değeri olan
tüm ürün ve hizmetler için ortak kıstaslar getiriyor.
Mutabakatın içerisinde en
önemli konulardan birisi de, Sınırda Karbon Düzenlemesidir.
Bu düzenleme, sera gazı
emisyonunu azaltmak amacıyla AB’ye ihraç edilen ürünlerdeki karbonların
fiyatlandırılmasını yani vergilendirilmesidir.
Düzenleme ile karbon
emisyonunun azaltılması konusundaki sorumluluğunu ticari paydaşlarına da
aktarmakta ve onların da benimsemesini sağlamaya çalışmaktadır.
Bu sorumluluktan kaçan
şirketler, kamu ve özel sektör kuruluşları ise AB pazarından çekilmek zorunda
kalacaktır.
Çünkü artık hiçbir şirket,
özellikle kimyasal kökenli gıda, medikal, kozmetik ürünlerini, elektrikli alet
ve kişisel koruyucu gibi ürünlerini gümrükten eskisi kadar kolay
geçiremeyecektir.
Yine AB, bu düzenleme ile
tüketici ve işletme davranışlarında köklü değişimler yapmayı hedeflemektedir.
Şirketlerin AB pazarında
kalabilmesi ve pazar payını artırabilmesi için sürdürülebilir ürünlere ve
yatırımlara yönelmesi artık kaçınılmaz bir durum haline geldi.
AB, yeni ekonomik düzende
bunun sağlanması için de vergi gibi fiyatlandırma enstrümanlarını kullanmakta
ve nihai iklim hedeflerine ulaşırken piyasadaki dengenin de sabit kalması için
çalışmaktadır.
Gelinen noktada AB ile
olan ticari ilişkilerimizi devam ettirebilmek için Avrupa Yeşil Mutabakatının
gerekliliklerine adapte olmak zorundayız.
İhracatının yaklaşık yarısını
AB ülkelerine yapan ülkemiz için bu denli kapsamlı bir düzenleme, ticaret
planlamalarında birincil gündem maddesi olmalıdır.
Aksi takdirde, AB
ülkelerine ürün satan birçok şirket kısa sürede iflasın eşiğinde olabilir.
Bu noktada Konya Sanayi
Odası(KSO) ile Mevlana Kalkınma Ajansının işbirliğinde gerçekleştirilen
‘Sınırda Karbon Düzenlemesi ve Karbon Kredisi Ticareti Bilgilendirme Semineri”nde
Avrupa’nın Konya’nın en önemli ihracat pazarı olduğu vurgulanırken,
sanayicilerin Avrupa pazarındaki hâkimiyetlerini kaybetmemeleri ve karbon
vergilerine maruz kalmamaları için yapmaları gerekenler anlatılması da iyi bir
gelişmedir.
Sosyal platformlarda da
canlı yayınlanan seminerin açılışında konuşan KSO Başkanı Memiş Kütükcü, “Konyalı sanayicilerimiz, ihracatlarının yüzde 30’a
yakınını Avrupa ülkelerine gerçekleştiriyor. Avrupa ülkeleri, Ortadoğu-Asya
pazarından sonra Konya’nın, en büyük ikinci ihracat pazarı haline geldi.
İhracat yaptığımız ilk 5 ülkeden 3’ü; Almanya, İtalya ve İspanya Avrupa
Ülkesi. Şehir olarak Avrupa pazarı
ile geliştirdiğimiz bu iş birliğini yaşatmak ve ticaret hacmimizi büyütmek
için, Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı sürecine uyum sağlamamız, işletmelerimizi
bu dönüşüme hazırlamamız şart. Aksi halde hem çok ciddi pazar kayıpları
yaşayabiliriz, hem de çok büyük maddi cezalara maruz kalabiliriz.”
Başkan Kütükcü Konyalı
sanayicilerin Avrupa pazarındaki iş birliklerini geliştirmek ve ticaret hacmini
artırmaları ve için Avrupa Yeşil Mutabakatı sürecine uyum sağlamaları
gerektiğini, işletmelerin yeşil dönüşüme hazırlanmasının şart olduğuna dikkat
çekiyor.
Mevlana Kalkınma
Ajansı(MEVKA) Genel Sekreteri İhsan Bostancı,“Yeşil dönüşümünü tamamlayarak düşük emisyon hedefine
ulaşan ülkelere gümrük kapılarında daha düşük vergiler ödeme veya vergiden muaf
tutulma gibi avantajlar sağlayacak olan düzenleme, yüksek emisyona sahip
ülkeleri ise, daha fazla vergi ödeme ve AB Bölgesi’ne ürün satamama tehlikesi
ile karşı karşıya bırakacaktır. Karbon sızıntı riski en yüksek olan çimento,
demir-çelik, alüminyum, gübre ve enerji sektörlerinde daha sonra da tüm
sektörlere yönelik uygulanacaktır. Sanayicilerimiz bu dönüşüm sürecini fırsata
çevirerek Avrupa ticaretinden daha büyük bir pay alacaklarına inanıyoruz. Mevlana
Kalkınma Ajansı olarak, ülkemizin gündeminde daha fazla yer alacak olan sınırda
karbon uygulaması konusundaki gelişmeleri takip etme ve bunlar karşısında
gerekli tedbirleri almaları noktasında her zaman sanayicilerimizin yanında
olacağız. İklim değişikliği ve kuraklık gerçeğinden ülkemiz ölçeğinde olumsuz
yönde en çok etkilenen iller olan ve Ajansımızın görev sahasını oluşturan Konya
ve Karaman İllerinin, Paris Antlaşması ve Yeşil Mutabakat ile ilgili
düzenlemelerden en avantajlı şekilde faydalanabilmesi için elimizden gelen
gayreti göstereceğiz.”
MEVKA Genel Sekreteri
Bostancı, Yeşil Kuşak Mutabakatının şartlarının yerine getirilmesiyle
sanayicilerimizin bu dönüşüm sürecini fırsata çevirerek, Avrupa ticaretinden
daha büyük bir pay alacaklarını inandıklarını söylüyor.
‘Sınırda Karbon
Düzenlemesi ve Karbon Kredisi Ticareti’ hakkında bilgiler veren Karbon Emisyonu
Azaltma Derneği Başkanı Ali Özcem Kılıç,“Büyük
vergilendirmede çözüme ulaşmak için, ISO 14064-1 ve 2 belgeleri ile ne kadar
kirlettiğimizi belgelendireceğiz. Bütün sanayide bunu yapmamız gerekiyor. Sanayicilerimiz
acilen bu belgeleri almalılar. Yoksa gri hatta düşerler. Yani en yüksek cezayı
ödeyecek duruma düşüyorlar. Çünkü belgelendirme olmadığı için belirsiz olarak
kabul ediliyor. Son 3 yılda bu şirket ne kadar kirletmiş belirsiz dendiği
zaman siz en yüksek cezayı ödüyorsunuz. Ağaç bile yetiştirseniz, sizi devasa
kirletici olarak kabul ediyorlar. İşletmeler, karbon salınımlarını ISO 14064-1
ve 2 Belgeleri ile ortaya koymalıdır. Düşürülmüş karbon, vergi ile mahsup
edilebilir.”
Kılıç, Sanayicilerin
yaptıkları yatırımlar ile düşürdükleri emisyonları belgelettirmesiyle kazançlı
çıkacaklarını ve AB ülkelerindeki pazarda daha da güçleneceklerini belirtiyor.
Gelinen noktada ülkemizde
olduğu gibi, şehrimizde de sanayicilerimiz Avrupa Yeşil Mutabakatına Uyum
sürecinde oldukça iyi bir yol kat edecekleri görülüyor.
Üretime ve ihracata
odaklanan Konyalı sanayicilerimiz bu süreci de daha sağlıklı bir şekilde
götürerek, daha fazla katma değer sağlayacaklardır diye düşünüyorum.
Ne dersiniz öyle olması
gerekmez mi?
Yazarlar
Resim Galerisinden